top of page

Genetik ve Kültürel Miras Ürünümüz

“IZA” Buğdayımıza Sahip Çıkıyoruz

iza-bugdayi-unu.jpeg

          İnsanlığın, Neolitik (Yeni Taş) Çağ’dan (MÖ. 8.000-5.500) bu yana tarımsal üretimini yaptığı temel besin kaynağı buğdayın anavatanı, bilim çevrelerinin genel kabul gören ortak görüşüyle;  “Bereketli Hilal” sınırları içinde yer alan Anadolu’daki “Urfa- Karacadağ” yöresi olarak kabul edilmektedir. Buğday”,  “Uygarlıklar Beşiği, Kültürler Harmanı Anadolu”muzda, 10.000 yıldan bu yana üretimi yapılan, “bereketin, bolluğun simgesi” olarak kabul gören temel besin maddesidir. Dünyanın “Yedi (7)  Önemli Gen Merkezi”nden birisi olarak kabul edilen “Anadolu toprakları”, dünya genelindeki mevcut buğday türlerinin atası olarak kabul edilen “13 buğday türünden 7 tanesinin Anavatanı”dır. Dünyanın ilk büyük kent yerleşimi olan "Konya-Çatalhöyük”te (MÖ. 6.500-5.500) yapılan kazılarda, 9.000 öncesine ait buğday örnekleri tespit edilmiştir.

          Anadolu Yarımadası’nın en eski adı olarak bilinen “Hatti Ülkesi-Bin Tanrı İli” nde (MÖ. 2500-2000.), toprağın sürülmesinde, buğday ekiminde kullanılan ” karasaban ve öküz” kutsaldır. Ana Tanrıça-Bereket Tanrıçası “Kybele-Kıbele-Kıble”ye, özel günlerde, bahar bayramlarında bereketi-bolluğu simgeleyen buğday başağı demetleri sunulurdu. Dünyanın ilk merkezi devleti olarak bilinen, ilk yazılı barış anlaşmasını yapan Hititlerin (MÖ. 2000-1200) dilinde, kutsal ürün olarak kabul edilen buğday,  “Zız” sözcüğü ile ifade edilirdi.

          Günümüzde; Bolu’nun güney çevresindeki köylerde, Mudurnu’da, Seben’de, Nallıhan’ın bazı köylerinde, Bolu iline sınırı olan Eskişehir ve Bilecik’in bazı köylerinde üretilen ve ağırlıklı olarak bulgur yapımında kullanılan atalık buğday türünün adına, halk dilinde “Iza” denir. Hitit dilinde buğdayın karşılığı olan “Zız” sözcüğü ile bölge halkının dilinde “Iza” olarak bilinen buğday türünün, genetik akrabalığının tespit edilmesi, sözcükler arasındaki benzerliğin “Zız ve Iza”  etimolojik açıdan tanımlanması önemli bir görev olarak durmaktadır.

        Iza genellikle kıraç, taşlık ve yüksek arazilerde yetişen, kuraklığa, soğuklara dayanıklı, yaygın buğday hastalıklarından etkilenmeyen, çift kabuklu bir buğday türü olarak, bölge halkının üretiminden vazgeçmediği bir tarım ürünüdür. Yakın zamanlara kadar buğdayın “Anavatanı” olarak kabul edilen ve “Tahıl Ambarı” olarak bilinen Anadolu toprakları, toplam 23 yabani buğday türüne ve 400’den fazla kültüre alınmış buğday çeşidine ev sahipliği yapmaktaydı.

iza-bugdayi-ata-tohumu.jpeg

       Cumhuriyetin ilk yıllarında, Anadolu’nun yerli buğday türlerinin ıslahı amacıyla; Eskişehir, Diyarbakır, Konya, Ankara vd. Tohum Islah Merkezleri’nde ve Devlet Tarım Orman Çiftliklerinde;  “Akbaşak”, “Topbaş”, “Diyarbakır 81”, “Dicle 74”, “Köse Melez”, “Cumhuriyet 75”, “Ata 81” vb. çok sayıda buğday tohumu ıslah edilmiştir. Bu sayede Türkiye, kendine yeten bir ülke olmanın ötesinde, en başta buğday olmak üzere tarım ürünleri ihraç eden bir ülke konumuna yükseltildi. Ne yazık ki günümüzde Türkiye;  ihtiyacı olan buğdayın önemli bir bölümünü ithal etmek ve toprağına ektiği buğday tohumunun  büyük bir bölümünü de, uluslararası anlaşmalar ile bağlandığı, yabancı şirketlerden satın almak zorunda bırakılmıştır...

       Temel besin maddesi olarak insanlığın en fazla tükettiği tarım ürünü olan buğday, günümüzde artık o eski bildiğimiz buğday olmaktan çıkarıldı... Genetik yapısı ile en fazla oynanan ürünlerin arasında buğday, ne yazık ki ilk sırada yer almaktadır... “Kavılca” gibi kadim Anadolu buğday türlerindeki 28 (yirmi sekiz) kromozom sayısı, “modern buğday” denilen GDO’lu buğday örneklerinde; kısa sap, büyük başak, soğuğa dayanıklılık, glüten oranı vb. özelliklere yapılan genetik müdahalelerle 48 kromozomlu buğdaya dönüştürüldü...

iza-bugday-tarlasi.jpeg

   Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar; sadece buğdayı, diğer bitkisel ve hayvansal ürünlerin yapısını değil, insan vücudunun yapısını da olumsuz yönde etkiliyor ve değiştiriyor. İnsanlığa, doğaya saygılı, tıp etiğine bağlı bilim insanları,  çağın hastalıkları olarak kabul edilen birçok rahatsızlığın baş sebebi, suçlusu olarak GDO’lu ürünleri işaret ediyorlar.

     Günümüzde, genetik yapısı üzerinde değişiklik yapılmamış doğal-organik ürünlere, özellikle de yerli-atalık buğday  türlerine ve unlu mamullerine olan ilgi her geçen gün artıyor. GDO’lu ürünlerin doğaya, insan sağlığına zararları konusundaki toplumsal farkındalık geliştikçe, Anadolu’muzun ata tohumlarına yöneliş de artıyor.

          Kastamonu-Siyez buğdayının, Kars-Kavılcası’nın, Gernik, Havrani, Karakılçık, Iza  vd. yerli ve genetik yapısı değiştirilmemiş buğdaylarımızın, genetik zenginliğimiz-mirasımız olduğu yönündeki toplumsal bilinç gelişiyor.

      Bölgemizde, Iza adıyla bilinen ve evlerimizde kışlık bulgurumuzun vazgeçilmez ana maddesi olan atalık buğdayımız “Iza”nın, genetik ve kültürel mirasımız olarak korunması, geliştirilmesi ve tanıtılmasının bir görev olduğunun farkındayız. Biz de, Sınırlı Sorumlu Mudurnu Ahi Baciyan Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi olarak ıza buğdayından ürettiğimiz makarna, ekmek ve bulgur gibi ürünlerimizi tüm doğallığıyla sizlere sunmak için çalışıyoruz. 

iza-bugdayi.jpeg
bottom of page